Sayfalar

12 Mart 2014 Çarşamba

İlişkiler Üzerine

İlişkilerdeki Birliktelik Üzerine bir yazıda denebilir.

İlişkilerin birlikteliği üzerine yazmaya çalışacağım, ilişkiden sadece kız erkek arasındaki ilişki anlaşılmasın, iki arkadaş arasındaki ilişkileri de kastediyorum.

Nasıl yürütülür tam olarak bilmiyorum, ama bazı önemli gözlemlerimi paylaşmak istiyorum.

İnsan kendini insanlar arasında tanımlar, duygularını insanlar arasında tanır ve bir nesne ile temasa geçtiğinde ondan aldığı tepkiye göre kendi duygusunu tanır, duygular okuyarak veya gözlemle bilinemiyor. Olayların içinde davranışlarımızı şekillendiriyoruz, olayların işinde, ilişkilerin içinde iken hayata bakışımız şekilleniyor. Bir eylemin içine girmeden, ilişkiler içinde roller almadan, tutumlarımızın ne olacağını düşünsel olarak şekillendirsek de, eylem içinde düşünceden farklılık gösteriyor, eylemler içinde bulunarak düşüncelerimiz daha iyi olgunlaşıyor, düşüncelerimizi daha netleştirebiliyoruz. Karşılaştırmalarda bulunabiliyoruz. Her eylemde bulunuşumuzda ne istediğimizi daha iyi bilebiliyoruz. Sağlıklı bir yapıya sahip isek yıllar içinde fiziksel bir olgunluğa erişiyoruz, ama fiziksel olgunluğa erişmiş kişilerin duygusal olgunluğa eriştiği söylenemez, ikisi bir birinden ayrı şeylerdir, duygusal olgunluk diye bir şey vardır, duygular olduğu gibi söylenmeli, duygusal olgunluğa erişmeyen insanlar, kendini ve duygularını pek tanımaz. Duygusal olgunluğa erişememenin bazı toplumsal ve bireysel psikolojik nedenleri vardır… Tabi düşüncelerimiz üzerine düşünmek her eylemden sonra olmaz ise olmaz.

Bir ilişkiye başlamaya karar vermek işin ilk başı, ilişkiye başlama karını vermek için çok düşünülmez, ne düşünebilirsin ki ilk başta, fiziki görünüşünü beğenip beğenmediğini düşünebilirsin. Mantıklı davranış şöyle olmalı, karşındaki kişiden aldığın somut davranışlarla, tepkilerle ilişkiyi yürütüp yürütmemeye karar verirsin, ilişkinin ilk başında da bu bilgilere ulaşamayacağına göre, ilişkiye öylesine başlanır sadece. Ama bu benim dediğim mantıklı bir başlangıç kararıdır. –Ben yıllarca bir ilişkiye başlama konusunda -kızlar konusunda- mantıklı olmayan bir düşünce içindeydim, ilişkiye başlamadan önce birçok yönden değerlendirmelerde bulunuyordum, ilişkiye başlamak sanki son aşama gibi düşünüyordum, birçok şeyi planlamaya çalışıyordum, her şeyiyle bana uyarsa ilişkiye başlamaya karar veriyordum, ilişkinin birçok aşamasını ilk aşamada değerlendiriyordum, tabi bu düşüncenin mantıksız olduğunu nasıl anladım, çünkü bu düşüncem hayat bulmadı bir yerlerde-. Çoğu kişi geçmiş yaşantılarından edindikleri deneyimlerle, karşısındaki insanın onun beklentilerini ve hayallerini karşılayıp karşılayamayacağını tahmin ederek ilişkiye başlamaya karar verir. Ve daha birçok sınırlamalar getirir kendine, bu sınırlamalar kişinin duygularına ket vurarak yaptığı gibi, örf ve adetlerinde sınırlandırmaları olabilir. İnsanlar ne istediğini çok ta bilmezler aslında veya yoksunluklarının etkisi ile bir karar verirler.

İlişki yavaş yavaş başlar. Başta flört ile başlar, kaçamak bakışlar, küçük dokunuşlar, dans etmeler falan olur... Sevip sevemeyeceğine karar verirsin, duygularında netlik oluşması için kendine zaman tanırsın... İyi ilişkiler küçük bir çocuğu büyütmek gibi özen ister. Beklenti ve hayallerimize göre bir birliktelik istiyorsak bu birliktelik baştan olmaz zaten. Bir birliktelikte sen artık kendi isteklerine göre hareket edemezsin tam anlamıyla –Bireyselliklerini kaybedeceklerinden bazı kişiler çok korkar, ama bu birlikteliği bağımlı şekilde değil de, bağlılık şeklinde yaparsak sıkıntı olmaz-, çünkü oynadığınız oyun iki kişiliktir, iki kişide oyunun içinde olmak zorunda bir kişi ile oyun oynanmaz, sonuç alınmaz bu oyundan, bir kişi çok çabalasa da karşı taraf pas atmaz ise oyun durup kalır.
İlişkide ki her hangi bir taraf ilişkiyi yürütecek durumda olmaya bilir, ilişki nasıl yürütülür onu da bilmeye bilir, psikolojik olarak rahatsızlıkları vardır, geçmiş yaşamından etkileri üzerinden atamıyordur, fiziksel olarak rahatsızlıkları vardır, bu rahatsızlıklar ilişki sürecinde de ortaya çıkmıştır, bu normaldir, ama normal karşılanmaz ise ilişki çözümlenemez bir duruma gidebilir. Normal karşılandığında ve devamında ilişkinin devam ettirilmek istenmesi çok önemlidir.

Normal karşılandığında, sorunlar ortaya ayrılık nedeni olarak atılmıyorsa, sorunlar ilişkinin devamının nasıl sağlanması için ortaya atılıyorsa bu ilişki çözümlenebilir. Çözümlemede şu noktaların önemli olduğunu düşünüyorum. Sorunun neden kaynaklandığı üzerine; Kimsenin etkisi altında kalmadan serbest bir şekilde konuşulmalı, karşımızdaki insanın algısından, duygu durumundan bakmaya çalışmak çok önemli, asla yargılayıcı cümleler kurulmamalı, karşı tarafı aşağılayıcı, küçümseyici şekilde konuşmalar geçmemeli, karşı tarafın yaptığı hataların var olduğu düşünülüyorsa bile onun yüzüne vurulmamalı, kendi içinde kendisiyle yüzleşmesine imkân verilmeli, senden bir şey olmaz, sen şöylesin böylesin demek karşı tarafta egosal bir durum oluşmasına neden olabilir.

Karşı tarafla hiçbir şekilde tamamen aynı insan olamayız, aynı insan olmaya da kalkışmamak gerek. Farklı hisleri olacaktır karşı tarafında, karşımızdaki insanın da kendine özel/kişiliğine göre hobileri ve uraşları olabilmeli, bunlar engellenmeye kalkılmamalı, karşı tarafında kendi karakterine göre bir oyun oynama şekli vardır, kendi oyununu ilişki içinde oynamasına izin verilirse o ilişkide olmaktan zevk alır, oyundan haz alır. Tabi oyunda bir takım sorumluluklar vardır, bazı sorumlulukları kişiler birlikte yerine getirebildiği gibi bazılarını ise tek başına yerine getirmesi gerek. İlişkide olmak zevk veriyorsa, sorumlulukları almaya istekli oluyor, zevk almaktan kastım kişi o ilişkide kendini değerli hissediyorsa, aidiyet hissediyorsa, kendini güvende hissediyorsa ve duygu ve düşüncelerine değer verildiğini biliyorsa, hazlarını doyurabiliyorsa o ilişkiden zevk alır.

Şu diyeceğim önemli şimdi, sorumlulukları kişiler kendileri belirlemeleri, kendi durumlarına göre çizmeli, toplumun yüklediği sorumluluklar, örf ve adetler her zaman her ilişkiye göre doğru olmaya biliyor. Şunu iyi bilmeliyiz ki kendi hayatımızda aldığımız sorumluluk kadar özgürüzdür –yetişkin gibi isteklerimiz var ise yetişkin gibi sorumluluklar almalıyız, çocuk gibi sorumluluklar alıp yetişkin gibi isteklerin oluyorsan kendine sıkıntı yapıyorsun, ama şu da olmuyor ben çocuk gibi sorumluluk alacağım ve çocuk gibi isteklerim olacak diyorsan bunda da şöyle sorun çıkıyor, artık sen yetişkinsindir biyolojik ve kendini kendine kanıtlama gibi ihtiyaçların vardır, bağımlı olamıyorsundur, bu ihtiyaçlarını bir başkası senin yerine karşılayamıyordur artık, kendin sorumluluk alarak karşılayacaksındır- veya ilişkiyi yürütebilmek için gerekli sorumlulukları aldığımız kadar ilişki yürür.

Sorumluluktan niçin kaçarız ki, bilinçli bir kaçış mıdır bu, yoksa bilinçsiz mi. Bilinçli yapanlarda var, bilinçsiz yapanlarda var.

Bilinçli yapanlar zaten birlikteliği yürütmek istemeyenlerdir, sorumluluk almak ona göre değildir.
Bilinçsiz yapanlar ise; bencildirler, ben merkezlidirler, kendini çok önemserler, kendi hayallerindeki dünyayı gerçekleştirmeye çalışırlar sadece, ilişkiden önce kendi hayalleri önceliklidir. Sorumluluk alınacağı yerde, sorumluluk almaktan kaçar, bu kaçışı çeşitli bahaneler öne sürerek haklı çıkmaya çalışır. Bağımlılıklarından vazgeçemediği için sorumluluk almaz. Eski durumu korumak için sorumluluk alamaz, yeni durumlardan çekinir.

Bir ilişkiyi birlikte tutan ne maddiyat, nede cinselliktir, ne de menfaat. Maddiyat birliktelik için gerekli bir araçtır, olması gerek bir şeydir. Kız erkek arasında cinsellik olmaz ise o ilişki eksik kalır, ama sadece cinsellik üzerine kurulursa ilişki, o ilişki de uzun ömürlü olmaz, cinsellik insan ömrü boyunca hep aynı kalamaz, ve cinsel olarak isteklilik karşı tarafa hissettiğin duygularla yakın ilişkilidir.
İnsan tüm gereksinmelerine yaklaşık olarak cevap bulduğunda, tatmin sağladığında o ilişki içinde kendini zorlamadan, o ilişkiyi birlikte yürütmeye istekli olur.

Şimdi insan gereksinmelerine bakalım.

İnsan diğer canlılara göre değişik bir varoluşsal yapıya sahip görünüyor, çünkü insan diğer insanlara
bir şey anlatmak için intihar edebiliyor. Etrafında dönen olayları anlamadığında/uyum
sağlayamadığında/hayat anlamsızlaştığında da intihar edebiliyor. İnsanın çevresini anlama ve kendini anlatma/anlaşılma ihtiyacı içinde.

İnsan anlaşılarak ve kendini anlatarak yaşamını sürdürmek istiyor. Anlaşılmak için başta çeşitli
işaretlerle bunu yapmaya girişir, anlatmak için kendisi gibi bir canlıya ihtiyacı var -yalnızlığı bu
yüzden sevmez-. Anlaşıldığını bildiği yerde bulunmak istiyor ve anlaşıldığını bildiği yerde
gelişimini sürdürebiliyor. Hiç kimse tarafından anlaşılmadığını (en uç sınırda) düşündüğünde onu tek anlayan yere anne karnına geri dönmek istiyor. Anlaşıldığını hissettiğinde kendini değerli görüyor. Bir yere aid hissediyor kendini. Değerli gördüğü yerde kök salmak istiyor. İnsan kendi kendini
yadsıyabiliyor/aşağılık durumuna kendini getirebiliyor. Anlaşılmadığında ve kendini
anlatamadığında kendisiyle ve çevresiyle ilişkileri bozulduğundan kişi kendi kendine çeşitli
oyunlara girişebiliyor/akıl sağlığı bozuluyor.

Buradan anladığımız İnsan sosyal, psikolojik, ve fiziksel bir varlıktır. Bunları bir şekilde tatmin yolları arar bunun için;

Kendi dışındaki canlılarla ilişki kurmak onlarla bütünleşmek istiyor. karşı canlının kokusunu duymak bile iyi geliyor insana, yalnız kalmak çok zor gelir. ilişkiyi ya sağlıklı bir şekilde paylaşarak, saygı duyarak, güven içinde yürütür, yada narsist bir şekilde bu varoluşsal ihtiyacı gidermeye çalışır. 
Kendini kendine kanıtlamak ister hep, güç sahibi olmak ister gibi, bunu da yaratıcılık ve yıkıcılıkla yapar.
Bir yere ait olmak ister. birşeylerle, birileriyle kendini tanıtmak ister, bunu bireyselliğini koruyarak yapar veya kendi bireyselliğini yitirerek de olsa bu varoluşsal ihtiyacı karşılamak için sürünün içinde kaybolarak yapar.
Kendine hep bir amaç hep bir yapılacak şeyler koyar,  geride birşey bırakmak istemekte.

Duran Aydoğmuş

11.03.2014