Sayfalar

5 Kasım 2011 Cumartesi

Meslek ve Meslek Hayatı


  Meslek üzerine düşüncelerim kafamda dağınık olarak bulunuyor, bu yazıyı yazarak meslek üzerine düşüncelerimi belli bir düzene koymak istiyorum. Aslında yazarak kafamdaki düşüncelerin daha iyi şekillendiğini ve belli bir düzene girdiğini görüyorum.

Yazıyı yazmaya başlamadan şunu belirteyim, ben meslek lisesi -tesviye-, meslek yüksel okulu -makina-, iktisat fakültesi mezunuyum, bir çok işi uzun olmayan dönemlerle yapmış biriyim, bu eğitimleri almak ve bir meslekte belli bir süre çalışmak bir meslek sahibi olmak için belki yeterli ama mesleğin sorumluluğunu, mesleğin gerekliliklerini yerine getirmek için yeterli değil, ben edindiğim mesleklerin sorumluluğunu pek vermedim. Bunu belirtmemin nedeni yazdıklarımın daha iyi anlaşılması için.

Mesleğin tanımını yapmaya çalışarak yazıya başlayayım, mesleğin bir tanımını yapmak zor bence. Toplumun gereksinim duyduğu herşey meslekmidir, bir işin belli bir disiplinle yapılması, belli bir yoğunlaşma ve belli bir dikkat gerektirerek yapılmış olması meslek olması için yeterlimi, belli bir menfaat sağlıyor olması meslek tanımı için yeterlimidir, bence bunların hepsinin bir arada olması, meslek tanımı için yeterli değil, mesleğin meslek olması için insanın insan olmasından kaynaklanan onuruna yaraşır olmalı (insanın onurunu ileride açmaya çalışaçağım), meslek insanı özgürleştirmeli, seçimini kısıtlamamalı. Bence fahişelik bir meslek değildir, mezhep imamlığı bir meslek değildir bence, son saydığım özellikler bu iki meslek içinde yok.
Bir iş uzun süre yapıldığında ve belli aşamalardan geçtikten sonra meslek haline gelebiliyor, diğer türlü merak olarak kalıyor. bu aşamalardan gerektiği şekilde geçmeyen kişiler çeşitli sıkıntılarla karşılaşırlar kaldıramayaçağı sorumluluğu/yükü alabilirler ve bu kişide çeşitli kaygılar yaratır, ve bu kaygılarla başa çıkamayan kişi işini düzgün yapamaz, yaşanan bu durum içinde kişinin kişiliğinde çeşitli bozukluklar başgösterebilir, kişi olmadığı gibi görünmeye çalışır ve bu kişiyi yorar, kişi narsizstik bir yapı gösterebilirde, veya kişi yetkin olmadığı/sözdeyetkin işte kalabilmek için hep bu yetkin olmadığı alan üzerinde kendini korumaya çalışır ve bu kişide kaygı yaratır. İnsanlar kendilerini güvende hissettiği yerde yeni bilgiler almaya eğilimlidir.
Sözdeyetkinlik yerine bir meslekte gerçekten yetkin olarak yetişmek hem mesleğin geleçeği hemde kişinin yapısı için önemlidir, mesela bir mesleğin ilk öğrenme aşamalarında olan kişi bu meslekte sanki en son aşamalarda ki gibi konuşmaya kalkarsa veya kendini böyle görürse bu kişi bu meslekte ilerleyemez, mesleği öğrenemez, bir örnekle açıklarsam kadınların girmediği erkek kahvelerinde ülke meseleleri, yönetim şekilleri hakkında devamlı konuşulur, büyük meseleler hakkında büyük sorunlar hakkında hemençecik çözüm önerileri getirilir, bir sistem değişir bir sistem kurulur hemencecik, ama bu konuşanların çoğunun ülke yönetim sistemleri hakkında, yönetimler hakkında hiç bir incelemesi okuması yoktur, işte bu konuşmalar böyle sürüp gittiğinde burada konuşan kişiler bu konu hakkında meraktan öte bir şeye gidemez, siyaset bilimlerini hiç bir zaman öğrenemez, yani bir mesleği öğrenmek için boş konuşmadan kaçınmak gerek, birde bir meslekte herşeyi bildiğini ida eden ve böyle davranan kişi de meslekte gerilemeye başlar, mesleği hakkında bilmediği birşey olduğunda biliyormuş gibi davranmak yerine ben bunu bilmiyorum benim bildiklerim bu konular diyebilen bir kişi mesleğinde gelişme sağlar, alçakgönüllülük şarttır mesleki gelişimde, her meslek sabır gerektirir, insan doğası gereği bir işin aklına girmesi uzun tekrar gerektirir, uygulama gerektirir, bu aşamaları geçmeye dayanamayan biri meslekte gelişim sağlayamaz. Meslek ile hayat beklentileri tutmayan kişilerde mesleklerinde gelişim sağlayamazlar.

Meslek seçimini bazı kişiler çok kolay yapabiliyor, bazıları meslek seçimi konusunda çok kararsız kalabiliyorlar, bende meslek seçimi konusunda kararsız kalanlardan ve meslek seçimini çok bilinçli yapmamış biriyim. Meslek seçiminin iyi yapılması için tam neler gerekir bilmiyorum ama kişinin kendi iç çekişmesi çok olduğunda bir meslek seçimi yapması zor oluyor, meslek seçerken bazı kişiler dış etkenler altında çok kalabiliyor mesela ailesi veya çevresinde o kişi üzerinde etkili olan birileri meslek seçimini yapacak kişiye etkide bulunmak istiyorlar bu da kişide seçimi zorlaştırıyor, bazen yanlış seçime neden olabiliyor. Bazı kişiler ise seçim yaparken neyi seçtiğini çok bilmiyorlar, meslekler hakkında bek bilgi sahibi olmadan seçim yapıyorlar. Bazı kişilerde daha küçüklükten meslekler hakkında birçok önyargı ile dolu oluyorlar, meslekler hakkında bilgi sahibi olmadan meslekleri reddediyorlar, bu etkenler olduğunda kişi meslek seçiminde çok zorlanıyor. Meslek seçiminde birçok etken var aslında en sağlıklı meslek kararı nasıl alınır tam bilmiyorum açıkcası kişinin doğuştan özellikleri ne kadar etkili oluyor meslek seçiminde bunları tam bilmiyorum.
Meslek seçimini istediği gibi yapamayan kişi meslek hayatında çok başırılı olamıyor veya meslek etiğinin gereklerini yerine çok getirmeye çalışmıyor, meslek seçiminde sıkıntı yaşayan kişi bu sıkıntılarını özel yaşamınada yansıtıyor, gözlediğim kadarıyla meslek seçimini istediği gibi yapmayanların oranı çok yüksek, yapılan araştırmalarda da yarı yarıya istenilen mesleğin yapılmadığını gösteriyor, bunun nedenleri yukarıda saydığım meslek seçiminde yaşanan sıkıntılar etkili oluyordur.
Birde şöyle bir şey görüyorum, bazı meslekler nedense aşağılanıyor veya bazı meslekler değersizleştiriliyor, veya bazı meslekler çok ön plana çıkarılıyor, her meslek bir değerdir.
mesela maddi sıkıntı çekilen bir ailde çocuğun meslek seçiminde sadece mesleğin maddi olanakları dikkate alınarak, meslek hakkında hiç bir bilgi sahibi olmasalarda maddi gelirinin iyi olmasından dolayı bu meslek devamlı öne çıkarılıyor, çocuğuna küçüklükten beri severken bile benim çocuğum doktor olaçak gibi sözler söylenmekte, baban gibi süpürgeçi olma çocuğum denir, süpürgeçi olan babada mesleğini yaparken mesleğinde değer görmediğini, küçük düşürüldüğünü, maddi olarak ve insan olarak değer görmediğini görmekte, işyerlerinde çeşitli ayrımcılıklar gördüm, mühendisler porselen tabakta yemek yerken imalatta çalışarak mesleğini uygulayan kişiler yemeği demir taplotlarda yemekte, meslekler arası ayrım işe göre olmalıdır, her insanın onuru eşittir, bir çaycı ile bir müdürün insan olarak aynı onuru görmesi gerekmektedir, müdürün yüksek maaş alması, çaycının az maaş alması eşitsizlik değildir, bir müdür çaycıya kaç kere günyadın demekte, çaycının kendi kaprislerini çekmesi gerektiğini düşünmekte, çaycı müdüre karşı böyle davranmaya kalksa çaycı işinden olabilir, iş gereği sınıflandırma olmalıdır, ama böyle olmadığını görmekteyim ve bunları gören çoğu kişi de oğlunun doktor veya mühendis olduğunda kendine gösterilmeyen saygınlığın çocuğuna gösterilmesini istemekte, çocuğunun doktor veya mühendis olduğunda hayatının iyi sürdürebilmesi için yeterli olacağı gibi yanlış bir düşünceye kapılmakta.
Bir kişi bir mesleği sadece para kazanmak için yapmaz, çoğunluk parası olsa dahi çalışmayı istemekte, yapılan araştırlamalarda bunu destekliyor, bir insan bir mesleği yaparken elbette para kazanmayı düşünür, bir işi yapabilmekten dolayı, yararlı olma duygusunu hissetmekten ötürü bir haz alır kişi, kişi yaptığı işte insanlarla temas etmekten ötürü bir haz alır, kendini anlatır, insanlarla iyi ilişkiler kurma peşinde koşar, toplulukta bir yer edinmeye çalışırda, aidiyet ihtiyacını da giderir, iş ilişkileri iyi gittiğinde kişi hayata karşı daha olumlu olabiliyor, iş yapabilen insanın ruh sağlığıda yerinde insandır ayrıca, mesleğinde birşeyler üretebilen kişilerin daha az kindar, daha çok affetici olduklarını gördüm.

Her mesleğin kendi içinde geliştirdiği bir kültür vardır, bu kültür mesleğin gelişimi, mesleğin sağlıklı ilerlemesi için gereklidir. Meslek etiği denen kurallar mesleğin uzmanları tarafından ve senelerin getirdiği tecrübeyle oluşan kurallardır, bazı kuralların yaptırımları olduğu gibi birçok kuralın sözlü olduğu bilinir, her meslek örgütlenmeye gitmekte ve bu örgütlenme ile kurallarını oluşturmakta, ama her örgütlenme ve meslek etiğinin meslekleri geliştirmediğini iktisat tarihe bakıldığında görüleçektir. O zaman nasıl meslek kültürü ve mesleki etik kurallar olmalıdır aklına geliyor insanın. Mesleki örgütlenme ve etik kurallar nasıl olması gerekir tam bilmiyorum ama bazı olması gerekenleri sıralayayım; Haksız rekabet yapılmamlı, eşit şartlarda yarışılmalı, kısa vadeli menfaatler için çıkar ilişkilerine girilmemeli, insan hak ve özgürlüklerine herşeyden önce dikkat edilmeli.
Günümüzde bazı meslekler büyük para sahipleri tarafından baskı altındadır, mesleğinde uzman bir kişi mesleğinin gerektirdiği kuralları uygulamaya kalktığında meslek sahibi mesleğini kaybedebilmekte, bu uzun sürede mesleklerin saygınlığının kaybetmesine neden oluyor, mesleklerin ilerlemisinde engel oluşturur, meslek örgütleri bu durum karşısında güçsüz durumda gibi, bazı meslek uygulayıcı kişiler bu duruma tepkisini koymaktadır tabi. Bazı kişilerde mesleğinin gerekliklerini yerine getirmek ile işini kaybetmek arasında kalır, boynunu öne eğerek gezmek ile alnı açık kafası dik bir şekilde gezmek arasında gidip gelirler. Bazı kişiler mücadele etme yolunu seçerken bazıları ise mesleğini yerine getirmesi gereken yerde olayları görmemezlikten gelmeye çalışırlar, gözlerini, kulaklarını tıkarlar, duymamazlıktan, görmemezlikten, anlamamazlıktan gelirler, mesleğinin ilk zamanlarında bu görmemezlik, duymamazlıklara, aldırmamazlıklara hiç gelemez kişi ama genelde ikinci yolu seçerler, görmemezlik, duymamazlık, aldırmamazlık yolunu seçerler, güç karşısında boyun eğme kültürünin de etkisi var burda, bu durumlar mesleklerin uzun zamanda yıpramasına neden olur, meslekte uzmanlaşma tam anlamıyla yapılamaz hale gelir diye düşünüyorum, mesleklerde başlayan gerileme, tüm hayatı etkilemeye başlar.

Mesleklerin iyi bir şekilde uygulanabilmesi için farklı örgütlenme yapıları denenebilir, mesela gazetecilik mesleği için bir örnek vereyim, gazetelerin büyük sermaye sahipleri tarafından alınması ve semayenin etkisinde kalınarak yazıların yazılmasından yakınılır, bu durum için farklı bir şirket yapılaşması uygulanabilir mesela köşe yazarları, hisselerin %35 sahip olabilir, muhabirler % 15, baskı-yayıncılar % 15 ine sahip olabilir, sermayeyi koyan kişiler % 20 sine sahip olabilir, kameramanlar, montajcılar ve büro çalışanları % 15 hisseye sahip olabilir, bunun yanında denetim mekanizmaları da farklı kurulabilir ama bence insanın kendine karşı saygınlığını yitirmesi herşeyin yitirilmesi anlamına gelir, demek istediğimi açayım bir örnekle, köy çevresinde herkez bir birini tanır, bu köyde açık bırakılan bakkala kimse giripte içeriden birşey almaz, burada oturan kişi diyelimki büyük şehire geldi ve apartmanında oturan kişiler bile bu kişiyi tanımıyor diyelim, büyükşehirde açık bırakılan bakkaldan yine birşey izinsiz almıyorsa, bu kişi izinsiz birşey almamayı kendi içine sindirmiş, tam anlamıyla anlamış izinsiz birşey almamanın gereğini, dış denetim/toplumsal denetimce yönlendirilmedi bu kişinin iç denetimi var derim, bu kişinin kendine saygınlığı var derim, ne durumda olursa olsun kendi kazandığı gelirle kendini geçindiren insan ne mutlu insandır derim, başkasının hakkını yemeden geçinen insan hangi mesleği yapıyorsa yapsın benim gözümde büyük bir kişiliktir. Eğitim verilen yerlerde meslek etikleri/ahlakı öğretilir tabi ama eğitimde öğretilen şeyin uygulanaçağı anlamına gelmez, kişi bilir ama uygularken farklı yapar, ama benim içine sindirme dediğim olayda kişi istesede öğrendiği davranışın aksini yapamaz, çünkü kendine ters düşmüş olur ve bu kişi şunu bilir bu durumun kendi içinde yapancılaşmasına neden olacağını ve bu yabancılaşan insan kendini nerelere vuracağını bilemez, mal falan edinerek kendini yatştırmayı dener, ama çoğu zaman uzun süre yatıştırma sağlayamaz kendine.

Meslek üzerine yazmaya çalışıtğım bu yazıyı daha sonraları güncelleme yaparak tekrar yazacağım.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder