Meslek üzerine düşüncelerim
kafamda dağınık olarak bulunuyor, bu yazıyı yazarak meslek
üzerine düşüncelerimi belli bir düzene koymak istiyorum. Aslında
yazarak kafamdaki düşüncelerin daha iyi şekillendiğini ve belli
bir düzene girdiğini görüyorum.
Yazıyı yazmaya başlamadan şunu
belirteyim, ben meslek lisesi -tesviye-, meslek yüksel okulu
-makina-, iktisat fakültesi mezunuyum, bir çok işi uzun olmayan
dönemlerle yapmış biriyim, bu eğitimleri almak ve bir meslekte
belli bir süre çalışmak bir meslek sahibi olmak için belki
yeterli ama mesleğin sorumluluğunu, mesleğin gerekliliklerini
yerine getirmek için yeterli değil, ben edindiğim mesleklerin
sorumluluğunu pek vermedim. Bunu belirtmemin nedeni yazdıklarımın
daha iyi anlaşılması için.
Mesleğin tanımını yapmaya çalışarak
yazıya başlayayım, mesleğin bir tanımını yapmak zor bence.
Toplumun gereksinim duyduğu herşey meslekmidir, bir işin belli bir
disiplinle yapılması, belli bir yoğunlaşma ve belli bir dikkat
gerektirerek yapılmış olması meslek olması için yeterlimi,
belli bir menfaat sağlıyor olması meslek tanımı için
yeterlimidir, bence bunların hepsinin bir arada olması, meslek
tanımı için yeterli değil, mesleğin meslek olması için insanın
insan olmasından kaynaklanan onuruna yaraşır olmalı (insanın
onurunu ileride açmaya çalışaçağım), meslek insanı
özgürleştirmeli, seçimini kısıtlamamalı. Bence fahişelik bir
meslek değildir, mezhep imamlığı bir meslek değildir bence, son
saydığım özellikler bu iki meslek içinde yok.
Bir iş uzun süre yapıldığında ve
belli aşamalardan geçtikten sonra meslek haline gelebiliyor, diğer
türlü merak olarak kalıyor. bu aşamalardan gerektiği şekilde
geçmeyen kişiler çeşitli sıkıntılarla karşılaşırlar
kaldıramayaçağı sorumluluğu/yükü alabilirler ve bu kişide
çeşitli kaygılar yaratır, ve bu kaygılarla başa çıkamayan
kişi işini düzgün yapamaz, yaşanan bu durum içinde kişinin
kişiliğinde çeşitli bozukluklar başgösterebilir, kişi olmadığı
gibi görünmeye çalışır ve bu kişiyi yorar, kişi narsizstik
bir yapı gösterebilirde, veya kişi yetkin olmadığı/sözdeyetkin
işte kalabilmek için hep bu yetkin olmadığı alan üzerinde
kendini korumaya çalışır ve bu kişide kaygı yaratır. İnsanlar
kendilerini güvende hissettiği yerde yeni bilgiler almaya
eğilimlidir.
Sözdeyetkinlik yerine bir meslekte
gerçekten yetkin olarak yetişmek hem mesleğin geleçeği hemde
kişinin yapısı için önemlidir, mesela bir mesleğin ilk öğrenme
aşamalarında olan kişi bu meslekte sanki en son aşamalarda ki
gibi konuşmaya kalkarsa veya kendini böyle görürse bu kişi bu
meslekte ilerleyemez, mesleği öğrenemez, bir örnekle açıklarsam
kadınların girmediği erkek kahvelerinde ülke meseleleri, yönetim
şekilleri hakkında devamlı konuşulur, büyük meseleler hakkında
büyük sorunlar hakkında hemençecik çözüm önerileri getirilir,
bir sistem değişir bir sistem kurulur hemencecik, ama bu
konuşanların çoğunun ülke yönetim sistemleri hakkında, yönetimler hakkında
hiç bir incelemesi okuması yoktur, işte bu konuşmalar böyle
sürüp gittiğinde burada konuşan kişiler bu konu hakkında
meraktan öte bir şeye gidemez, siyaset bilimlerini hiç bir zaman
öğrenemez, yani bir mesleği öğrenmek için boş konuşmadan
kaçınmak gerek, birde bir meslekte herşeyi bildiğini ida eden ve
böyle davranan kişi de meslekte gerilemeye başlar, mesleği
hakkında bilmediği birşey olduğunda biliyormuş gibi davranmak
yerine ben bunu bilmiyorum benim bildiklerim bu konular diyebilen bir
kişi mesleğinde gelişme sağlar, alçakgönüllülük şarttır
mesleki gelişimde, her meslek sabır gerektirir, insan doğası
gereği bir işin aklına girmesi uzun tekrar gerektirir, uygulama
gerektirir, bu aşamaları geçmeye dayanamayan biri meslekte gelişim
sağlayamaz. Meslek ile hayat beklentileri tutmayan kişilerde
mesleklerinde gelişim sağlayamazlar.
Meslek seçimini bazı kişiler çok
kolay yapabiliyor, bazıları meslek seçimi konusunda çok kararsız
kalabiliyorlar, bende meslek seçimi konusunda kararsız kalanlardan
ve meslek seçimini çok bilinçli yapmamış biriyim. Meslek
seçiminin iyi yapılması için tam neler gerekir bilmiyorum ama
kişinin kendi iç çekişmesi çok olduğunda bir meslek seçimi
yapması zor oluyor, meslek seçerken bazı kişiler dış etkenler
altında çok kalabiliyor mesela ailesi veya çevresinde o kişi
üzerinde etkili olan birileri meslek seçimini yapacak kişiye
etkide bulunmak istiyorlar bu da kişide seçimi zorlaştırıyor,
bazen yanlış seçime neden olabiliyor. Bazı kişiler ise seçim
yaparken neyi seçtiğini çok bilmiyorlar, meslekler hakkında bek
bilgi sahibi olmadan seçim yapıyorlar. Bazı kişilerde daha
küçüklükten meslekler hakkında birçok önyargı ile dolu
oluyorlar, meslekler hakkında bilgi sahibi olmadan meslekleri
reddediyorlar, bu etkenler olduğunda kişi meslek seçiminde çok
zorlanıyor. Meslek seçiminde birçok etken var aslında en sağlıklı
meslek kararı nasıl alınır tam bilmiyorum açıkcası kişinin
doğuştan özellikleri ne kadar etkili oluyor meslek seçiminde
bunları tam bilmiyorum.
Meslek seçimini istediği gibi
yapamayan kişi meslek hayatında çok başırılı olamıyor veya
meslek etiğinin gereklerini yerine çok getirmeye çalışmıyor,
meslek seçiminde sıkıntı yaşayan kişi bu sıkıntılarını
özel yaşamınada yansıtıyor, gözlediğim kadarıyla meslek
seçimini istediği gibi yapmayanların oranı çok yüksek, yapılan
araştırmalarda da yarı yarıya istenilen mesleğin yapılmadığını
gösteriyor, bunun nedenleri yukarıda saydığım meslek seçiminde
yaşanan sıkıntılar etkili oluyordur.
Birde şöyle bir şey görüyorum,
bazı meslekler nedense aşağılanıyor veya bazı meslekler
değersizleştiriliyor, veya bazı meslekler çok ön plana
çıkarılıyor, her meslek bir değerdir.
mesela maddi sıkıntı çekilen bir
ailde çocuğun meslek seçiminde sadece mesleğin maddi olanakları
dikkate alınarak, meslek hakkında hiç bir bilgi sahibi olmasalarda
maddi gelirinin iyi olmasından dolayı bu meslek devamlı öne
çıkarılıyor, çocuğuna küçüklükten beri severken bile benim
çocuğum doktor olaçak gibi sözler söylenmekte, baban gibi
süpürgeçi olma çocuğum denir, süpürgeçi olan babada mesleğini
yaparken mesleğinde değer görmediğini, küçük düşürüldüğünü,
maddi olarak ve insan olarak değer görmediğini görmekte,
işyerlerinde çeşitli ayrımcılıklar gördüm, mühendisler
porselen tabakta yemek yerken imalatta çalışarak mesleğini
uygulayan kişiler yemeği demir taplotlarda yemekte, meslekler arası
ayrım işe göre olmalıdır, her insanın onuru eşittir, bir çaycı
ile bir müdürün insan olarak aynı onuru görmesi gerekmektedir,
müdürün yüksek maaş alması, çaycının az maaş alması
eşitsizlik değildir, bir müdür çaycıya kaç kere günyadın
demekte, çaycının kendi kaprislerini çekmesi gerektiğini
düşünmekte, çaycı müdüre karşı böyle davranmaya kalksa
çaycı işinden olabilir, iş gereği sınıflandırma olmalıdır,
ama böyle olmadığını görmekteyim ve bunları gören çoğu kişi
de oğlunun doktor veya mühendis olduğunda kendine gösterilmeyen
saygınlığın çocuğuna gösterilmesini istemekte, çocuğunun
doktor veya mühendis olduğunda hayatının iyi sürdürebilmesi
için yeterli olacağı gibi yanlış bir düşünceye kapılmakta.
Bir kişi bir mesleği sadece para
kazanmak için yapmaz, çoğunluk parası olsa dahi çalışmayı
istemekte, yapılan araştırlamalarda bunu destekliyor, bir insan
bir mesleği yaparken elbette para kazanmayı düşünür, bir işi
yapabilmekten dolayı, yararlı olma duygusunu hissetmekten ötürü
bir haz alır kişi, kişi yaptığı işte insanlarla temas etmekten
ötürü bir haz alır, kendini anlatır, insanlarla iyi ilişkiler
kurma peşinde koşar, toplulukta bir yer edinmeye çalışırda,
aidiyet ihtiyacını da giderir, iş ilişkileri iyi gittiğinde kişi
hayata karşı daha olumlu olabiliyor, iş yapabilen insanın ruh
sağlığıda yerinde insandır ayrıca, mesleğinde birşeyler
üretebilen kişilerin daha az kindar, daha çok affetici olduklarını
gördüm.
Her mesleğin kendi içinde
geliştirdiği bir kültür vardır, bu kültür mesleğin gelişimi,
mesleğin sağlıklı ilerlemesi için gereklidir. Meslek etiği
denen kurallar mesleğin uzmanları tarafından ve senelerin
getirdiği tecrübeyle oluşan kurallardır, bazı kuralların
yaptırımları olduğu gibi birçok kuralın sözlü olduğu
bilinir, her meslek örgütlenmeye gitmekte ve bu örgütlenme ile
kurallarını oluşturmakta, ama her örgütlenme ve meslek etiğinin
meslekleri geliştirmediğini iktisat tarihe bakıldığında
görüleçektir. O zaman nasıl meslek kültürü ve mesleki etik
kurallar olmalıdır aklına geliyor insanın. Mesleki örgütlenme ve
etik kurallar nasıl olması gerekir tam bilmiyorum ama bazı olması
gerekenleri sıralayayım; Haksız rekabet yapılmamlı, eşit
şartlarda yarışılmalı, kısa vadeli menfaatler için çıkar
ilişkilerine girilmemeli, insan hak ve özgürlüklerine herşeyden
önce dikkat edilmeli.
Günümüzde bazı meslekler büyük
para sahipleri tarafından baskı altındadır, mesleğinde uzman bir
kişi mesleğinin gerektirdiği kuralları uygulamaya kalktığında
meslek sahibi mesleğini kaybedebilmekte, bu uzun sürede mesleklerin
saygınlığının kaybetmesine neden oluyor, mesleklerin
ilerlemisinde engel oluşturur, meslek örgütleri bu durum
karşısında güçsüz durumda gibi, bazı meslek uygulayıcı
kişiler bu duruma tepkisini koymaktadır tabi. Bazı kişilerde
mesleğinin gerekliklerini yerine getirmek ile işini kaybetmek
arasında kalır, boynunu öne eğerek gezmek ile alnı açık kafası
dik bir şekilde gezmek arasında gidip gelirler. Bazı kişiler
mücadele etme yolunu seçerken bazıları ise mesleğini yerine
getirmesi gereken yerde olayları görmemezlikten gelmeye çalışırlar,
gözlerini, kulaklarını tıkarlar, duymamazlıktan, görmemezlikten,
anlamamazlıktan gelirler, mesleğinin ilk zamanlarında bu
görmemezlik, duymamazlıklara, aldırmamazlıklara hiç gelemez kişi
ama genelde ikinci yolu seçerler, görmemezlik, duymamazlık,
aldırmamazlık yolunu seçerler, güç karşısında boyun eğme
kültürünin de etkisi var burda, bu durumlar mesleklerin uzun
zamanda yıpramasına neden olur, meslekte uzmanlaşma tam anlamıyla
yapılamaz hale gelir diye düşünüyorum, mesleklerde başlayan
gerileme, tüm hayatı etkilemeye başlar.
Mesleklerin iyi bir şekilde
uygulanabilmesi için farklı örgütlenme yapıları denenebilir,
mesela gazetecilik mesleği için bir örnek vereyim, gazetelerin
büyük sermaye sahipleri tarafından alınması ve semayenin
etkisinde kalınarak yazıların yazılmasından yakınılır, bu
durum için farklı bir şirket yapılaşması uygulanabilir mesela
köşe yazarları, hisselerin %35 sahip olabilir, muhabirler % 15, baskı-yayıncılar % 15 ine sahip olabilir, sermayeyi koyan kişiler
% 20 sine sahip olabilir, kameramanlar, montajcılar ve büro çalışanları % 15
hisseye sahip olabilir, bunun yanında denetim mekanizmaları da farklı kurulabilir ama
bence insanın kendine karşı saygınlığını yitirmesi herşeyin
yitirilmesi anlamına gelir, demek istediğimi açayım bir örnekle,
köy çevresinde herkez bir birini tanır, bu köyde açık bırakılan
bakkala kimse giripte içeriden birşey almaz, burada oturan kişi
diyelimki büyük şehire geldi ve apartmanında oturan kişiler bile
bu kişiyi tanımıyor diyelim, büyükşehirde açık bırakılan
bakkaldan yine birşey izinsiz almıyorsa, bu kişi izinsiz birşey
almamayı kendi içine sindirmiş, tam anlamıyla anlamış izinsiz
birşey almamanın gereğini, dış denetim/toplumsal denetimce yönlendirilmedi bu kişinin iç denetimi var derim, bu kişinin kendine saygınlığı var derim, ne durumda olursa olsun
kendi kazandığı gelirle kendini geçindiren insan ne mutlu
insandır derim, başkasının hakkını yemeden geçinen insan hangi
mesleği yapıyorsa yapsın benim gözümde büyük bir kişiliktir.
Eğitim verilen yerlerde meslek etikleri/ahlakı öğretilir tabi ama
eğitimde öğretilen şeyin uygulanaçağı anlamına gelmez, kişi
bilir ama uygularken farklı yapar, ama benim içine sindirme dediğim
olayda kişi istesede öğrendiği davranışın aksini yapamaz,
çünkü kendine ters düşmüş olur ve bu kişi şunu bilir bu
durumun kendi içinde yapancılaşmasına neden olacağını ve bu
yabancılaşan insan kendini nerelere vuracağını bilemez, mal falan edinerek kendini yatştırmayı dener, ama
çoğu zaman uzun süre yatıştırma sağlayamaz kendine.
Meslek üzerine yazmaya çalışıtğım
bu yazıyı daha sonraları güncelleme yaparak tekrar yazacağım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder